Yün-su-sabun ve
yüreğinizi koyarak başladığımız vazgeçilmez bir yolculuğun adıdır “keçe”.
Binlerce yıl o denli yaygın olarak kullanılmış ki ilk kez nerede ve ne amaçla
yapıldığını bilmiyoruz. Tıpkı sağlam ve uzun dostlukların nerede ve ne zaman
başladığının bilinmemesi gibi. Orta Asya Türklerinin konar-göçer yaşamlarının
ayrılmaz bir parçası olan keçe, başlık olmuş soğukta ısıtmış, örtü olmuş
sıcakta serinletmiş, Anadolu çobanlarını karlarla dost kılan örtüsüne dönüşmüş…
Keçenin en eski yazılı izine ünlü Anadolulu şair Homeros’un İlyada’sında,
Ispartalı askerlerin başlık ve çizmelerinin keçeden yapıldığını belirten
dizelerinde rastlanmaktadır.
“Made in Anadolu”
diyebileceğimiz keçeyi usta eller gereksinimler doğrultusunda farklı renklerde
farklı ürünlere dönüştürmüş. Keçe ”keçe” gibi çalışmış, çadırdan, örtüye,
şapkadan yaygıya, yataktan çoraba dek şenlendirmiş yaşam alanlarını…
Günümüzde daha çok
estetik, sanatsal bir ifade aracı olarak kullanılan keçe işçiliği en eski el
sanatlarımızdan biri. İstiyoruz ki unutulmasın. İstiyoruz ki çıkmasın
yaşamımızdan. Günümüz koşulları içinde varlığını sürdürsün. Gelecek kuşaklarda
dünden bugüne ulaşan keçenin yolculuğundan haberdar olsun Bu yolculuk keçe
kıvamında yeni öykülere açılsın, zenginleşsin…
BİR KEÇE AŞKI
İlköğretim yıllarımda ders çalışırken
kitaplarıma, boş defter sayfalarına giysi modelleri, değişik eşya formları
çizerdim. Sokakta yürürken renkli giysiler giymiş insanlardan gözümü
alamadığımı anımsarım. Evdeki eşyaların yerini izinsiz değiştirdiğim, hatta
eşyaların sağına soluna süslemeler yaptığım için çok azar işitmişimdir. Bu
azarlar kısa süreli işe yarardı. Birkaç gün ya da birkaç hafta sonra ya masa
örtüsünün bir köşesine bir çiçek konmuş ya da perdenin bir ucuna boncuklar
iliştirilmiş olurdu. O zamanlar tasarım denen bir şeyin varlığından elbette
habersizdim. Ben, çevremde renk, hareket ve farklılık arıyordum bilmeden.,
Liseyi bitirdiğimde okula gelen sınav
formlarında “model” ve “tasarım” sözcüklerini görür görmez bölümümü seçtim!
Ancak dersler başladığında nasıl bir yanlış yaptığımı anladım. Seçtiğim bölüm,
makine parçaları için model tasarımı eğitimi veriyordu. Model ve tasarım
hayallerim yıkılmıştı ya da o zaman ben öyle sanmıştım. Aldığım eğitimin
bugünkü yaşamımda ne denli etkili olacağını zaman içinde anladım. Bugün
bulunduğum yerde aldığım eğitimin katkısını hiçbir zaman yadsıyamam.
Kişinin para kazanmak için yaptığı iş
ne olursa olsun, işi dışında kalan zamanlarında kendini mutlu eden uğraşları
olması gerektiğine inandım hep. Makine modeli eğitimi alırken, hayalimdeki
tasarımları yapmayı sürdürdüm kendimce. O dönemdeki maddi ve manevi olanaklar,
hayallerimi somutlaştırmama izin vermedi. Zaman içinde olanakların elverdiği
oranda bir şeyler yapmayı öğrendim. Öğretmenliğin yanında Milli Eğitim
Bakanlığı bünyesinde kendimi geliştirebileceğim farklı alanlarda yurt içinde ve
yurt dışında eğitimler aldım. Yaşam bana öğretti her insanın, yaşamak için
yaptığın işin dışında bir anlamda işyeri stresini atmak için bir hobisi olmalı.
Öğretmenliğimi sürdürürken zamanım elverdikçe mobilya sektöründe de çalışmak,
orada tasarımlar yapmak farklı bir biçimde ufkumu genişletti. Bunun yansımaları
yalnız kendi evimde değil birçok arkadaşımın evinde de kendini gösterdi. Ama
tüm bu uğraşlarımın yanında hala beni mutlu eden uğraşı bulamadığımı biliyordum
ve arayışımı sürdürüyordum.
Keçenin yaşamıma girmesi bir rastlantı
sonucu oldu. Keçe öğrenmek üzere Konya’ya gelen iki arkadaşımla birlikte keçe kursuna
yazılmaya karar verdim. Keçeyle serüvenim böylece başlamış oldu. Keçe ustası
Mehmet Girgiç’in atölyesinin kapısından içeri girdiğim anda büyülendim. Keçeye âşık
oldum. O güne dek yer yaygısı ve çoban kepeneği olarak bildiğim keçenin yapım
macerası beni büyüledi. Keçeyle yapabilecek tasarımlar kafamın içinde uçuşmaya
başladı. Hayatımda bu denli kendini ifade edebilen bir malzemeyle
karşılaşmamıştım. Keçeyle her şeyi yapabilecektim, ama aklınıza gelebilecek her
şeyi. Aşkım zaman içinde büyüdü. Rüyalarımda, günlük yaşamımda gördüğüm her
şeyi keçeyle bütünleştiriyordum. Her şeyi keçeyle birleştirmek istiyordum.
Deneyerek, çokça yanılarak, hayal kırıklıklarıyla, ama deneyimlerimi
geliştirerek ve sonunda ortaya çıkan bir ürünle mutlu olarak keçe maceramı
sürdürdüm. Aşk yaşamaktır, deneyimlemektir, sabretmektir, sevgiyle sarılmaktır,
beslemektir. Keçeye olan aşkım bana sabrı öğretti, deneyimlemeyi, yaşamayı ve
sabırla üretmeyi.
Yeni tasarımlar oluşturmak, bu
tasarımları ürüne dönüştürmek yaşam felsefem oldu. Üretmek, ürettiğini
kullanmak, kullanılmak üzere başkalarıyla paylaşmak… Bunlar “iki günlük dünyada”
işe yaramış olmak duygusunu ve bu duygunun doygunluğunu yaşatıyor bana.
Keçe öyle bir şey ki kişinin o andaki
ruh haline bağlı olarak şekilleniyor. Belki de bu bende böyle. Bilmiyorum.
Ancak şunu söyleyebilirim ki eğer “günümde” değilsem yaptığım keçeler başarısız
oluyor. Keçe sevgi istiyor, saygı istiyor, özen istiyor. Belki de bu, atalarımızın
bize aktardığı gönül işi olduğu için böyle. Bu gönlü taşımıyorsanız keçe
yapmanız olanaklı değil.
Ne yazık ki keçenin ana yurdunda
istediğimiz kalitede yün üretilmiyor. Yünü yurt dışından getirtmek zorunda
kalıyoruz. Ürünlerimize de kendi vatandaşlarımızdan çok yabancılar ilgi
gösteriyor. Bunun nedeni sanırım emeğin gerçek maddi karşılığının bulunamaması.
Bunda sanırım biraz da keçenin ülkemizdeki algılanışı etkili. Kepenekle şalın,
ayakkabı keçesiyle yaygının birlikte düşünülmesi kolay olmasa gerek. Birde
bizim insanımız alacağı ürüne dokunmak istiyor. Haklılarda. Keçeye dokunmak
gerek. Keçeyi hissetmek gerek. Fotoğraflarla keçeyi anlamak, sevmek olanaksız.
Bu nedenle internet üzerinden yaptığım satışlara mağaza satışını da eklemeyi
düşünüyorum. Yakın gelecekte bunu gerçekleştirerek, insanların ürünlerime
dokunmalarını sağlayacağım. Böylece Oğuz Koç markasıyla Türkiye’nin farklı
şehirlerinde, farklı mağazalarında karşılaşabileceksiniz. Keçe ile ilgili
deneyimlerim arasında atölye çalışmalarımın dışında Birleşmiş Milletler ÇATOM
Projesi çerçevesinde Ankara, Mardin ve Urfa’da yöre kadınlarına meslek
edindirme amaçlı keçe yapımı eğitimi de bulunmakta. Bu proje, keçenin yaygınlaşması
yolunda atılmış önemli bir adım oldu. Özellikle Güneydoğu’da kadınlarımızın
ilgisi görülmeye değerdi. Bu yıl yine bu eğitimlerin devamını
gerçekleştireceğim. Bu arada kursa katılan kadılarımızdan birinin şimdi kurs
eğitmeni olduğunu öğrenmenin beni çok mutlu ettiğini de söylemeden
geçemeyeceğim.
Keçe artık yaşamımın ayrılmaz bir
parçası. Kendi tarzımı bulup kendi tasarımlarımı üretmek amacıyla Ankara
Kale’de bir atölye açtım. Ürettiklerimi olabildiğince çok kişiyle paylaşmak
amacıyla bir internet sitesi kurdum. www.oguzkoc.com adresinde ürünlerimi
görebilir, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz. Beğenilmek çok güzel bir
duygu. Eleştirilmek de öyle. Gönlü keçeden geçen herkesi atölyeme ve internet
siteme bekliyorum. Teşekkürler.
Atölye: Can Sok. No 22
Samanpazarı-Ankara
Tel: 0532 610 0795
,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder