10 Mayıs 2016 Salı

Alberto Giacometti (1901-1966)




Heykeltıraş-ressam Alberto Giacometti, 10 Ekim 1901’de İsviçre’nin İtalya sınırı yakınlarındaki Grisons kantonunda dünyaya geldi. Babası İsviçre’nin ilk yeni-izlenimci ressamlarındandır. Ailenin dört çocuğundan en büyüğü olan Giacometti’nin çocukluğu Stampa’da geçer. Sanatçı bir aileden gelen ve sanata ilgisi küçük yaşlarda başlayan Alberto; ilk resmi “Elmalar”ı 1913’de, ilk heykeli kardeşi Diego’nun büstünü de 1914’de yapar. Küçük kardeşi Diego ile hayatının her döneminde çok yakın olmuş, annesini ve kardeşlerini model olarak kullanmıştır. Onu en çok etkileyen sanatçılar ise Dürer, Rembrandt ve Van Eyck olmuştur.



1915 yılında Grisons’daki Schiers Koleji’nde öğrenime başlamış, edebiyat, doğa bilimleri, tarih ve özelliklede 1917 Rus devrimi en çok ilgilendiği konular olmuştur. Edebiyatta ağırlıklı olarak Alman Romantikleri, Goethe ve Hölderlin ile ilgilenmiştir.



1919 yılında Cenevre Güzel Sanatlar Okulu’nun heykelcilik bölümüne giren Giacometti, 1920 yılında İtalya’ya giderek sanat eğitimine orada devam eder. İtalya’ya yaptığı bu ilk yolculukta Tintoret, Saint Marco mozaikleri, Bellini ve Padova’da gördüğü Giotto’lardan büyük ölçüde etkilenir. 1920-1921 yılları arasında İtalya’ya yaptığı ikinci yolculukta Floransa’da gördüğü bir büstle Mısır sanatıyla tanışır ve Vatikan’daki Mısır koleksiyonunu görmek için Roma’ya gider. Roma’da geçmiş çağların bütün yapıtlarıyla ilgilenirken Barok sanat ve Bizans mozaikleri üzerine daha çok yoğunlaşır. Giacometti bir yandan bu çalışmalarını sürdürürken öte yandan diğer sanatsal etkinliklere de katılarak konserlere ve operalara gider.



Sanat eğitimini devam ettirmek için 1 Ocak 1922’de Paris’e giden Alberto Giacometti, burada ilk olarak sanatçı Archipenko’nun stüdyosunda çalışır. 1925 yılına kadarki süreçte ise heykeltıraş Auguste Rodin’in çalışma arkadaşı Antoine Bourdelle’in Grande Chaumiere’de verdiği derslere katılarak atölye asistanlığını yapar. Buradaki çalışmaları sırasında aslına uygun resim ve heykel yapmakta karşılaştığı güçlükler onda saplantı haline gelir.
1925 yılında Froidevaux Sokağı’nda ilk atölyesini açar. Gördüğü şeylerin heykel ve resimlerini yapamadığını düşünerek bir süre sonra gerçeklikten kopar ve modelle çalışmaktan vazgeçer. Daha sonra Çağdaş  (Laurens, Arp, Lipchitz) ve Egzotik (Meksika, Afrika, Okyanusya) sanatla ilgilenir. Artık modelle değil de akıldan çalışmaya başlayan Giacometti, Kaşık Kadın benzeri düz heykeller yapmaya başlar. 1926-27-28’de Tuileries sergilerine katılır. 1927 yılında Hippolite Maindron Sokağı 46 numaradaki küçük atölyeye yerleşir ve burası hayatının vazgeçilmezi haline gelir. Paris’in işgali sırasında bir ara atölyesini terk etmek zorunda kalsa da bir süre sonra yeniden döner ve ölünceye kadar burada yaşar. Bu arada Masson, Leiris, Queneau, Limbour, Prevert, Bataille, Calder ve Miro’yla tanışır.



1929’da Pierre Loeb’le bir yıllık anlaşma imzalayan Giacometti, bu galeride nesne-heykellerini sergiler. 1930’da ise, maddi sıkıntı çekmeden yaşayabilmek için kardeşi Diego ile birlikte farklı çalışmalar yapar. Bunlardan biri dekoratör Michel Franck adına kullanıma yönelik tasarladığı nesne ve mobilyalar, diğeri ise Elisa Scirapelli için tasarladığı takılardır. Yine bu dönemde Aragon, Breton ve Dali’yle tanışarak Gerçeküstücülere katılır ve akımın tüm etkinliklerinde yer alır.
1932’de Pierre Colle galerisindeki ilk kişisel sergisinin ardından 1934’de New York Julien Levy galerisinde bir kişisel sergi daha açar. Yaşamının bu döneminde çok şiddetli huzursuzluk yaşayan ve duyma krizleri geçiren sanatçı, tarzını değiştirerek polikrom heykeller, erotik kinetik nesneler gibi yapıtlarıyla soyut heykel aşamasında gerçek imgesel yaratıya dayanan yeni denemelere girişir. Bu denemeler arasında Kafes, Asılı Top, Artık Oynamıyoruz, Saat 4 Sarayı, 1+1=3 ve Görünmeyen Nesne gibi yapıtları bulunmaktadır.
On yıl aradan sonra 1935 yılında stilini yeniden değiştirerek heykellerinde model kullanmaya başlar ve Gerçeküstücü Akım’dan ayrılır. Fakat yaptığı heykellerin boyutu gittikçe küçülmeye başlar, o kadar ki heykeller neredeyse heykel olma niteliğini kaybeder. 1938’den 1940’a kadar her gün, sabahları kardeşi Diego’nun öğleden sonra ise Rita’nın modellik yaptığı heykellerinin konusu insan büstüne dönüşür. Bu dönemde Balthus,Grüber, Tal Coat’la dostluk kurar ve  yapıtlarına büyük ilgi duyduğu Andre Derain’le sık sık görüşür. 1935’den 47’ye kadar hiçbir yapıtını sergilemez.



Giacometti 1940’da modelle çalışmaktan tekrar vazgeçerek, akıldan, her defasında yeniden başladığı bir çıplak kadın yapar ve bu denemeleri 1945’e kadar sürer. 1942’ye kadar Picasso’yla sıkça görüşürken, Sartre ve Aimone de Beauvoir’le dost olur. II. Dünya Savaşı başladıktan sonra 1942’de ülkesi İsviçre’ye giderek 1945’e kadar Cenevre’de yaşar. Annette Arm’la evliliği yine bu dönemde gerçekleşir.
1945’de Paris’e döndüğünde, kardeşi Diego’nun sayesinde atölyesini bıraktığı gibi bulur. Fakat bu kez de heykelleri incelip uzayarak yok olmaya başlar. Bunun sonucunda 1946’da yeniden model kullanmaya karar vererek annesinin, Diego’nun, Yanaihara’nın ve Caroline’in portrelerini yapar. 1946-1961 yılları arasında pek çok sergi açan Giacometti, 1949’dan 1951’e kadar hareketli ve hareketsiz figürlere çalışır. 1953’de Beckett’in Godot’u Beklerken adlı oyununun tek dekoru olan ağacı çizer. 1959 yılında New York’daki Chase Manhattan Bank’ın plazası için tasarladığı heykel kabul görmez.



1961’de ABD’de Pittsbourgh International Heykelcilik Birincilik Ödülü’ne, 1962 Venedik Bienali’nde ise Heykelcilik Büyük Ödülü’ne layık görülür. 1964’de ise bu kez resim dalında Guggenheim International Ödülü’nü alır. Yine aynı yıl Fransa’nın güneyindeki Saint Paul de Vence’da, müzeye çevrilen Maeght Vakfı’nın açılışına katılır. Heykelleri burada sergilenen Giacometti, Miro’yla birlikte bu açılışın baş davetlisi olarak yer alır.
Aldığı ödüllerle birlikte uluslararası üne sahip olan Giacometti’nin eserleri pek çok Avrupa şehrinde yine bu yıllarda sergilendi. Sağlığı çok iyi olmamasına rağmen 1965’de Atlantik’i geçti ve New York Museum of Modern Art’daki sergisinden başlayarak ABD’nin diğer büyük şehirlerinde eserleri için açılan sergilere katıldı. Kazandığı uluslararası ün ve eserlerinin sanat piyasasında çok talep görmesi Giacometti’yi pek etkilememişti, çünkü yaptığı heykelleri hemen bitirmiyor tekrar tekrar geri dönerek değiştiriyor ve hatta tahrip edip atıyordu. Bu arada eserlerinin baskılarının kopyalarını 30 adetle sınırlı olmak üzere yayınlamaya başladı.
 Giacometti 11 Ocak 1966’da İsviçre’nin Chur şehrindeki Coire Hastanesi’nde hayatını kaybetti ve doğduğu köy olan Borgonovo’daki aile mezarlığına gömüldü. Giacometti Gerçeküstücü Akım’a ciddi anlamda katkıda bulunmasına rağmen eserlerinin sınıflandırılıp değerlendirilmesi oldukça zordur. Kimi kritikler bu eserleri formalist olarak değerlendirirken kimileride ekspresyonist ve hatta hisler bloğunu ifade eden eserler olarak değerlendirmektedir. Gerçeküstücü Akım’dan ayrıldıktan sonra her ne kadar modele dayalı heykeller yapsa da, ortaya çıkan eserleri doğayı yansıtmaktan uzaktır. Bu eserler daha çok Giacometti’nin duygularını ifade eden birer nesne olmuş ve tüm duyularıyla modelini nasıl gördüğünü ifade etmiştir.
Amerikalı felsefeci William Barrett bir kitabında “Giacometti’nin figürleri 20. yüzyıldaki modernizm ve ekzistantiyalizme göre modern hayatın giderek daha anlamsız ve boş olduğunu yansıtıyor. Günümüzün bütün heykelleri, geçmişteki bütün heykeller gibi parçalanıp, yok olacaklardır. Bunun için kişinin eserini en küçük köşeye girebilecek şekilde yapması ve cismin her zerresini hayatla doldurması gerekmektedir.” demektedir.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder