2.GÜN-GECE: KADER-KISMET
Gecenin tortuları, ağırlığınca
üstümüzü örtmüş. “Saat kaç” dediğinde, “boş ver” dedim. Kalın perdeyi delemeyen
ışığın alacakaranlığında uyandık: Tünaydın deme vaktiydi. Sevişmek istedim ama
sen yine yoksun. “Sahi, ben seninle sevişmek istediğimde, sen neredeydin?”.
Gün güzel kahvaltıyla başlar,
saat kaç olursa olsun, öyle de oldu. Kendim(iz)e geldim. Yine çoğulum, yine sen
varsın yanımda; yine yoksun ben de, canın sağ olsun, aklımdasın ya orospum.
Yatağımda olman gerekmez. Kim bilir kaç gecemin günahı olacaksın; ıslak
uyandığım zamanlarda. İyi zaman geçirdim seninle. Hayretler içerisinde
yüzdüğümüz, Ege’nin buz gibi sularında, bedenim üşürken, içim sımsıcak, yine
seni düşünüyorum: Bedelini ödeyemediğim, ödemediğim, ödeyemeyeceğim, fahişem.
Akşam çabuk oluyor. Böyle
günlerde yola koyulduk birlikte. Aynı bahçe de, aynı deli mavi masa örtüsü
üzerinde donatılmış çilingir soframız bizi bekliyor. Oturduk. İnanır mısın
hissettim, bu gece, dünden daha güzel olacak. Dünden daha işvelisin bu gece,
nedendir bilinmez. Tatlı sohbet, az ama dünden kalan birçoğu, yine tadında
mezelerin. Sana kendi spesiyalim olan, soğan kavurması yaptım; çok az acılı.
Hatta beğendin. “Çok güzel olmuş” dedin, “Afiyet olsun” dedim. Yerinde
duramıyordun. Dün geceden gelen tatlı yorgunluğun ve hala çakırkeyif bedenin.
Aslında ikimiz de yorgunuz ama gecenin büyüsüne mahkûm ettik birbirimizi. İki
yorgun, aynı zamanda iki ahlaksız beden: Geceyi bekliyordu.
Senden bir şey istedim, dedim ki,
“Bu gece bana bir sürpriz yap, içinde sevişmek olmasa da”. “olur, peki” dedin.
Bir ara, bir bahane bulup, masadan kalktın, gittin. Nereye(?), diye sormadım.
Aradan ne kadar zaman geçti, üstüne kaç kadeh rakı, kaç sigara içtim,
hatırlamıyorum. Bir ara sağ yanımda bir kadın kokusu hissettim, koku, senin
kokun ama o sen değilsin. Sapsarı saçlı bir kadın: şaşırdım, “kimsin” dedim.
Hafif eğildi, yüzünü yaklaştırdı, sağ bacağını senin kalktığın sandalyeye
koydu, nefesini yüzümde hissettim. O kadar yaklaştı ki, görüntüsü bozuldu,
flulaştı yüzü, kulağıma üfler gibi kısık, sigaradan çatallaşmış sesiyle –belki
de alkol çatallaştırmıştır- “beni sana o yolladı” dedi. Derin yırtmacını
açıklığını o an fark ettim. Başımı bembeyaz bacağına çevirdiğimde, sağ
bacağının sol yanına doğru ister istemez uzanmak, öpmek istedim, öpemedim. Ben
sadece senin sağ bacağının sol yanını öperim. Çektim kendimi, ensemde eli,
kendine doğru çekti, bırakmıyordu beni. Bedeninin kokusu içime doldu. Ama çabuk
attım ciğerlerimden. Ben seni istiyordum, onu senin yerine koyamadım, koymadım,
yapamadım. Ellerimden tuttu, çekti aldı masadan beni. Şaşkınım, peşinden
sürükledi, birden her şey birbirine karıştı, yoksa o sen miydin, öylemiydi, ben
niye onu sen sanmıştım: Kafam karıştı. Yoksa seni çok mu istemiştim de, sen
olmuştun beni içeriye sürükleyen. Yukarıya çıkan taş merdivenlerin üçüncü
basamağına oturdun. Bacaklarını, kasıklarının elverdiğince açtın. Başımı
hoyratça kasıklarına çektin, alevi yüzümü yaladı. Sonra. Sonrasını sen iyi
bilirsin. Adı Kader olan gönderdiğin kadınla aldattım seni. Ben, üzerinde deli
mavi renkli masa örtüsü olan, çilingir soframıza döndüm. Pişman oldum, seni
aldattığıma, ama aniden o sen olmuştun. Ne yapabilirdim? Ha ne yapabilirdim(?),
söyle bana, ne yapabilirdim? İçime öyle bir işlemişin ki, onu sen sandım:
Hayallerim, aşkım ve sen. Ben masaya döndüğümde o sana gitmişti bile. Giderken
sesi kulağıma geldi, “Seni bana az bile anlatmış” dedi, gecemin aydınlığında,
sana doğru yok oldu gitti.
Ben bir kadeh, bir kadeh daha
içtim, belki de bir kadeh daha. Hâlâ yoksun. Yanımdaki sandalye boş. Neredesin?
Zaman yine zihnimden uçtu gitti. Kapı çaldı. Kalktım. Açtım kapıyı. Bir kadın
karşımda, omuzlarına dökülen, koyu kahve saçları, ateş kırmızı ruj ile bezenmiş
dudakları. Uzunca boylu, küstah ama bir o kadar da kışkırtıcı bakışları. “sen
de kimsin” der gibi baktım. “Ben, Kısmet” dedi, bakışını ve tavrını hiç
bozmadan. “Siktir, bu kadarı da fazla” dedim, içimden. İtti beni, içeriye
dalarcasına pür telaş içinde girdi, acelesi var gibiydi. Bahçeye doğru gitti,
masaya, hayır masamıza oturdu. Senin yerinde oturuyordu, çok kızdım. Kısmet,
Kaderden çok daha küstah. Şöyle bir masaya baktı, senin yarım kalan kadehini
aldı, bir yudumda içti, kadehini masamıza bırakırken “beni sana o yolladı,
gecenin sürpriziyim” dedi. “Neden, ne yapacaksın” dedim. “Seni becereceğim,
paramı alırım, ne denirse, ne istenirse yaparım” dedi. Kalktım masadan “Paranı
aldın mı?” dedim. “Peşin çalışırım” dedi. “Tamam, o zaman, becerdin beni, hadi
şimdi git bu bahçeden” dedim. “Salak” dedi ve gitti. Ben hâlâ seni bekliyorum.
Yukarıdan gelen senin ayak seslerin. Bakalım bu gece daha neler yaşatacaksın.
Sen benim yatağımda orospumsun; sadece ikimizin bildiği.
ÖMER L.BAKAN
130820130137KÇKDRHVRN
ANI-BELLEKÇEKMECELERİME
SIĞMAYAN-SIĞAMAYANİZMİRGECELERİNDENBİRİDAHA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder