Şaşırma!
Buz
gibi bir gerçek bu,
Aldattım
seni.
Hem
de hiç gözümü kırpmadan aldattım…
Önce
düşündüm senin yerine kimi koyabilirim diye. Uzun sürmedi. O gün senin yerine
birini koydum. Tenini paylaştığım kimdi senin teninde? Kimi öptüm dudaklarından
senin dudaklarında? Kimi okşadım da o an için unuttum seni? Kimdi kulağına
fısıldadığım aşk sözcükleriyle gözleri parlayan kadın? Ben mi hak etmiştim onu
yoksa sen mi beni itmiştin ona?
Hatırlamıyorum…
Ama
bil ki aldattım seni. Çok ama çok eminim bundan. Bu, senin bendeki yokluğun
kadar acı bir gerçek. Belki de kendimle bir hesaplaşmaydı bu. Sana bu kadar
değer vermem doğrumuydu, bilmiyorum. Seni sensiz yaşadım uzun zamandır. Sıcak
bir elin tenime dokunuşu iyi gelir diye düşündüm. Hani bazı anlar çaresiz
kalırda tutunabileceğin ilk ele sarılırsın ya umutla, işte öyle. Bu da öyle bir
şeydi işte. Çaresizliğim son bulacaktı ya da öyle olacağını umdum. Tenine
dokunamama özlemim bitecekti sanki. Hayata tekrar sevgi dolu gözlerle
bakacaktım, bunun için dokundum o tene.
Açtım
hem de çok aç.
Yanlış
anlama!
Tenine
değil, sana açtım.
Gözleri…
Belki senin gözlerine benziyordu. Bu
yüzden mi seni onda görmüştüm, bilmiyorum. Yoksa adı… Belki de senin adına benziyordu,
bilmiyorum. Belki de sesi… Sanki hiç yabancı gelmiyordu, bilmiyorum. Elindeki
kadehi dudaklarına götürürken göz göze gelmiştik onunla. Belki de senin gibi
içiyordu, bilmiyorum. Orada öylece bakakaldık birbirimize. Sonrasında saatlerce
konuştuk hiç sıkılmadan. Ne konuştuk, onu da bilmiyorum. Yoksa… Yoksa senimi
anlattım ona? Hayır. Sarhoş değildim. Çünkü içmenin çare olmadığını biliyorum.
Zaten içki uzun süredir de etki etmiyor bana. Saatlerce, günlerce hatta aylarca
içsem bile devrilmiyorum. Dimdik ayaktayım. Devrilen sadece şişeler, kadehler,
masalar. Ben yine ayaktayım.
Ne
yaptın sen bana?
Seni
ne zaman unutmak istesem, daha da kazınıyorsun beynime, yüreğime, ruhuma. İşte
bu yüzden… Bu yüzden her şeyin farkındayım. Unutamıyorum, olmuyor işte. Sana
bunu bu kadar kolay söyleyebileceğimi sanmıyordum. Aldattım seni! Yıllardır hiç
kimsenin kalbime girmesine izin vermeyen ben, bu gece hiç tanımadığım bir
kadına nasıl teslim ettim kendimi, şaşıyorum. Ve hala inanamıyorum. Nerede
olduğunu hatırlayamadığım bir yerde, bir daha giremeyeceğim bir yatak odasında…
Hatta… Hatta adını bile sormadığım biriyle uyandım o kara bulutlu sabahın ilk
ışıklarında. Hava aydınlandıkça dünyam kararıyordu.
Bakıyorum…
Bakıyorum
o birlikte olduğum beden sana ait değil. Bu o kadar acı verici ki inanamazsın.
Yavaşça kalkacağım yataktan. Uyanmasını istemediğim o beden yanımda sere serpe,
bense acılar içindeyim senin yüzünden. Adını hiç hatırlayamadığım o yerden, o
bedenden ve sensizlikten, yavaşça uzaklaşıyorum yine sensizliğe doğru. İşte
bende aldatan adamlardan biriyim artık. O yüzden ben, ben değilim.
Mutlu
musun şimdi?
Dışarıdaki
herkes kadar biriyim; ne bir eksik, ne bir fazla. Beni de herkes gibi yaptığın
için utanmalısın. Ama nerde sende o yürek! Sahtekârsın, oynuyorsun… Onun için sana
karşı en ufak bir suçluluk duygusu hissetmiyorum, bilesin.
Ben…
Ben
bir suçluluk duygusu hissetmeliyim. Ama yok. Yok… Kim bilir, belki de seni
suçluyorumdur beni sensiz günlere mahkûm ettiğin için. Belki de kendi
suçluluğumdan kaçmak için… Bir kaçış, bir yok oluş… Sensizliğe alışmak çok zor
olsa da tek yol bu belki de. Dışarı çıktığımda yaşadıklarıma dair hiçbir şeyin
önemi kalmayacak. Aldattım seni.” Senin
olmayan o bedeni bir daha asla görmeyeceğim. Dışarı
çıktığımda… Evet, dışarı çıktığımda hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşamamış
gibi davranacağım. Neden diye sorduğunda ise şunu söyleyeceğim: “Bende birazcık
olsun eksilmedin. Seni biraz unutabilseydim eğer, kendimi dün gece
yaşadıklarımdan dolayı daha çok suçlu hissedebilirdim. İşte yine aynı
noktadasın ve ben yine seni doyasıya yaşamaya devam ediyorum.“
“Ama…
Ama yinede bil istedim.
Harika bir duygu analizi. Çok beğendim dostum. Yazılarını bekliyoruz.
YanıtlaSil