Sanat ve siyaset. Aslında birbirlerinden çok da
ayrı olmayan bir arada anılan kullanılan tatları hayatın. Maalesef ki günümüzde
siyaset sanatı öldürmek için kullanılıyor. Siyasetle sanatlar hiç ediliyor.
Nazım Hikmet, Türk ve dünya edebiyatı için önemli bir şair, önemli bir isim.
Geç de olsa sahiplenebildiğimiz Türk şairin ölüm yıl dönümünde şiirlerine,
kendisine yazılan şiirlere ve hayat öyküsüne yer veriyoruz.
Nazım Hikmet, tam adıyla Nazım Hikmet Ran,
lakabı "Güzel Yüzlü Şair"dir.
(d. 20 Kasım 1901 ya da 15 Ocak 1902, Selanik - ö. 3 Haziran 1963, Moskova) Türk şair
ve oyun yazarı. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk
şiirinin öncüsü. Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyıl'ın ilk
yarısında yaşamış olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri
birçok yabancı dile çevrilmiştir. Mezarı halen Moskova'da bulunmaktadır.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olup ayrı ayrı toplam 11 davadan
yargılanmıştır.
Eserleri
birçok ödül almıştır. Ancak Türkiye'deki yaşamının çoğunu hapiste geçirmiş daha
sonra Moskova'ya gitmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır.
1938'de
şairin cezaevine girmesiyle yasaklanıp ortadan kaldırılmış olan Nazım Hikmet
şiiri, Türkiye'de ancak ölümünden iki yıl sonra 1965'te yeniden ortaya
çıkmıştır.
Üslubu ve
başarıları
İlk
şiirlerini hece vezni yazmaya başlamasına rağmen içerik bakımından diğer
hececilerden uzaktı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece vezni ile yetinmemeye ve
şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliğinde yaşadığı ilk
yıllar olan 1922-1925 arası bu arama tepe noktasına ulaştı. O dönemdeki birçok
şairden farklıydı.
Hece
vezninden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile harmoni oluşturan serbest vezni
benimsedi. Mayakovski ve gelecekçilik taraftarı genç Sovyet şairlerinden
esinlendi. Şiirlerinden birçoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi.
Ünol Büyükgönenç tarafından özgün bir şekilde yorumlanmış olan küçük bir kısmı
ise 1979'da "Güzel Günler Göreceğiz" ismiyle kaset olarak çıktı.
Birkaç şiiri ise Yunanlı besteci Manos Loïzos tarafından bestelendi. Ayrıca
bazı şiirleri Yeni Türkü'nün eski üyesi Selim Atakan ve Cem Karaca tarafından
bestelenmiştir.
Ailesi
Babası,
Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış olan Hikmet Bey, annesi
Ayşe Celile Hanım'dır.
Çok güzel ve
alımlı bir kadın olan Celile Hanım, bir dilci, eğitimci olan Enver Paşa'nın
(Mustafa Celalettin Paşa'nın oğlu) kızıdır. Evinde piyano çalan, ressam
denilebilecek ölçüde iyi resim yapan, Fransızca bilen bir kadındır. Annesinin
baba tarafından dedesi, Polonya'dan 1848 Ayaklanmaları sırasında Osmanlı
İmparatorluğu'na göç eden Polonezlerden Konstantin Borzecki'dir. Bu göçün
ardından Osmanlı vatandaşı olunca Mustafa Celaleddin Paşa adını almış ve
Osmanlı Ordusu'nda subay olarak görev yapmıştır. Türk tarihinde önemli bir eser
olan "Les Turcs anciens et meternes" (Eski ve yeni Türkler) kitabını yazmıştır.
Nazım Hikmet anneannesi tarafından da kuzey Kafkasya Çerkezlerindendir.
Babası
Hikmet Bey, Selanik'te, Hariciye'de (Dışişleri) çalışan bir memurdur.
Diyarbakır, Halep, Konya, Sivas valilikleri yapmış olan Nazım Paşa'nın oğludur.
Mevlevi tarikatından olan Nazım Paşa aynı zamanda bir özgürlükçüdür. Kendisi
Selanik'in son valisidir. Hikmet Bey henüz Nazım'ın çocukluğunda memuriyetten
ayrılır ve ailece Halep'e, Nazım'ın dedesinin yanına giderler. Orada yeni bir
iş, hayat kurmaya çalışırlar. Başarısız olunca İstanbul'a gelirler. Hikmet
Bey'in İstanbul'daki iş kurma denemeleri de nihayetinde iflâsla neticelenir ve
hiç hoşlanmadığı memuriyet hayatına geri döner. Fransızca bildiği için yeniden
Hariciye'ye (Dışişleri) atanır.
Hayat
Selanik'te doğdu. Aslen 20 Kasım 1901 olan doğum
tarihi ailesi tarafından sene kaybetmemesi için 15 Ocak 1902 olarak
kaydettirildi.
İlk şiiri Feryad-ı
Vatan’ı 1913'te yazar. Aynı yıl Galatasaray Sultanisi'nde ortaokula başlar.
1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girer. Daha sonra Kurtuluş Savaşı için
Anadolu'ya geçer. Fakat sağlık nedenleri ile bahriyeden ayrılmak zorunda kalır.
Bu sırada Hamidye Kruvazörü'nde güverte subayıdır.
Bolu'ya
öğretmen olarak atanır. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu
Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okur. 1921'de
gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık olur ve komünizm ile tanışır.
1924'te Moskova’da yayınlanan ilk şiir kitabı ’28 Kanunisani’ sahnelenir. O yıl
Türkiye’ye dönerek Aydınlık Dergisi’nde çalışmaya başlar. Dergide yayınlanan
şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler
Birliği’ne gider. 1928’de af kanunundan yararlanır ve Türkiye'ye geri döner. Bu
kez Resimli Ay dergisinde çalışmaya başlar. 1938’de yirmi sekiz yıl hapis
cezasına çarptırılır. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve
öldürüleceği endişesiyle Sovyetler Birliğine gitmek zorunda kalır. 25 Temmuz
1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca ülke vatandaşlığından çıkarılır ve Nazım
Hikmet, mecburen büyük dedesi Mahmut Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın
memleketi olan Polonya vatandaşlığına geçer ve Borzecki soyadını alır.
Moskova'da 3 Haziran 1963 tarihinde kalp krizinden ölür.
Davaları ve
sürgün
1925
yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı.
1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl 4 ay
hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12
yılı aşkın kaldı. Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan Mavi Gözlü Dev adlı film 2007 yılında
vizyona girmiştir. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli
izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya
çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 25
Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından
çıkarılmasına karar verildi. Sovyetler Birliği'nde Moskova yakınlarındaki
yazarlar köyünde ve daha sonra da, eşi Vera Tulyakova (Hikmet)ile Moskova'da
yaşadı. Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa (Paris),
Havana, Mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar
düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları
yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların
bir kısmı bugüne ulaşmıştır.
Ölümü ve
sonrası
3 Haziran
1963 sabahı saat 06.30’da gazetesini almak üzere 2. kattaki dairesinden
apartman kapısına yürümüş ve tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi
sonucunda ölmüştür. Ölümü üzerine Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan
törene yerli yabancı yüzlerce sanatçı iştirak etmiş ve tören siyah beyaz olarak
kaydedilmiştir. Ünlü Novo-Deviçye Mezarlığı'nda (Новодевичье кладбище)
gömülüdür. Mezar taşı siyah bir granitten olup meşhur şiirlerinden biri olan
rüzgâra karşı yürüyen adam figürü taş üzerinde ebedileştirilmiştir.
2006 yılında
Bakanlar Kurulunun Türk vatandaşlığından çıkarılmalar ile ilgili yeni bir
düzenleme yapması durumu belirdi. Yıllardır tartışılmakta olan Nazım Hikmet'in
Türk vatandaşlığına yeniden kabul edilmesi yolu açılmış gibi gözükmesine rağmen
Bakanlar Kurulu bu maddenin sadece yaşamakta olanlar için düzenlendiğini ve
Nazım Hikmet'i kapsamadığını öne sürerek bu öneriyi reddetti.
Şair Nazım
Hikmet'in 2008 yılının ilk günlerinde, eşi Piraye'nin torunu Kerem Bengü
tarafından, Piraye'nin evrakları arasında, “Dört Güvercin” adında bir şiiri ve
3 adet tamamlanmamış roman taslağı bulundu.
Yeniden
vatandaşlığa alınması
2009 yılının
5 Ocak Günü "Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığından çıkartılmasına ilişkin
Bakanlar Kurulu kararının yürürlükte kaldırılmasına ilişkin önerge"
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı.
Nazım'a
yeniden Türk vatandaşlığının iade edilmesine ilişkin bir kararname
hazırladıklarını ve bu teklifin imzaya açıldığını ifade eden Hükümet Sözcüsü
yaptığı açıklamada, 1951 yılında vatandaşlıktan çıkartılan Nazım Hikmet'in
yeniden Türk vatandaşı olmasına ilişkin önerinin Bakanlar Kurulu'nca oylanarak
kabul edildiğini söyledi.
Bakanlar
Kurulu'nun 05.01.2009 tarihinde aldığı bu karar, 10.01.2009 tarihinde Resmi
Gazete'de yayınlandı ve Nazım Hikmet, 58 yıl sonra yeniden Türk vatandaşı oldu.
Nazım Hikmetin vatandaşlığa alındığı günün ertesinde ise hiç bir köşe yazısına
konu edilmedi.