BÜYÜKLERE MASALLAR 1
Bir varmış, bir varmış, bir varmış.
Bir yokmuş, hiç yokmuş çünkü hep varmış.
Evvel zaman içinde de, bu zaman içinde de, kalbur
saman içindeymiş de, orada ne işi varmış. Devenin tellal olduğu, pirenin
halktan sayıldığı bu zaman içinde, az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim.
Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, manda yuva yapmaz mı en olmadık
yere, ne işi var orada anlaşılmaz. Yavrusunu da sinek kapmışmış, hani biz de
yedik. Yemedik de sultan bu, sözünden çıkılmaz, benim yavru gitti ama gelecek
dediyse de, masal bu ya yemiş göründük, sultanın ülkesindeki biz pireler. Duyduk
ki sultanı korku salmış; astığım astık, kestiğim kestik der de, başka bir şey
demezmiş. Her gün bir başka huy edinmiş sultan. Sultan bir gün sarayına tüm
beylerbeylerini çağırmış. Çağırmış ama sadece bir beyliğin beyi icabet etmiş
çağrısına. Sarayın bulunduğu olmadık yerin zorunlu beyi aynı zamanda da saray
soytarısı devşirme David’miş. Karşısında başka beyleri görmeyince pek bi
hiddetlenmiş. Soytarı, anlamış sultanın niyetini. Hemen ellerini ovuşturarak,
asalım, keselim sultanım deyip divan odasında taklalar atıp, kahkahalarla
gülmüş. Sultan emir buyurmuş, tez elden Kara Hakan çağrıla, huzura gele, demiş.
Zaten yan odanın duvarına bardak dayayıp divan odasını dinleyen Kara Hakan,
koşturarak sultanın huzuruna çıkmaya giderken, odabaşı tencere götün kara
seninki benden kara ibn-ei bin velet Kara Hakanım… Demiş, demiş ama Kara Hakan
yanından koşup geçerken, biliyom, biliyom sultan beni çağırdı, demiş. İbn-ei
bin velet buna hiç şaşırmamış. Sultanın huzuruna çıkan, ağzından burnundan
mutluluk, ateşleriyle birlikte akıttığı salyalardan konuşamaz halde ki Kara
Hakan, sultanı dinlemiş. Sultanın buyrukları şöyleymiş.
Nobel’e sipariş ettiğimiz dinamitlerden, bomba yap,
halkın en kalabalık olduğu yerde patlat.
Sağ kalan olursa üstlerine zıkkımdan ağı sıkın!
Kılıçlar çekilsin, kim ki sesi yükselir başları
vurulsun!
Yeni zindanlar yapılsın, tüm zındıklar içeri
atılsın!
Oğluma pencereyi açıp piştov patlatanlardan yüksek
vergiler alınsın!
Ben bu ülkenin tek sultanıyım, herkesin parası
benim hazinemde toplansın.
Kolpacı başları toplayın, halka kurnazlık yapsınlar
yıldırsınlar.
Tüm hırsızları toplayın, sultandan iyi, sultandan
büyük hırsız mı olurmuş bundan böyle hepsi bana çalışa, ayniler depoma, nakdîler
piştov sıkılan oğluma verilsin, o sıfırlar hepsini. Daha neye beklersin be
deyyus Kara Hakan tez yıkıl karşımdan, git ortalığı karıştır.
Bunlardan sonra sultan ve avareleri kendilerini
mutlu sandıkları bir zamandan sonra sarayda korku boku Selanik tarzında yaşam
sürmüşler. Çocuklar her ne kadar babacım diye ikna etmeye çalışsalar da bir
süre sonra annelerini de, sultan babalarını da karşılarına almak istemezler.
Pirelerden oluşan tüm sultanın halkı iyice savunmasız kalıp, sığınacak
hayvanat-ül mahlükat aramaktadırlar. Bol kıllı post bulanlar şanslı, uzun tüylü
itlerin kıllarının arasında huzurlu bir şekilde itlerin kanını emip yaşayıp
gitmişler. İt koynuna sığınan bu pireler sultanlığın halkının yarısından bir
fazlaymış o uğursuz yıllarda. Diğer taraftaki yarıdan hep bir eksik pireler
karınlarını doyuramaz, sığınacak bir itin kıllarının arasında olmaktansa ölürüz
daha iyi olur, deyip, hep pire başı kaldırmışlar ama her defasında Kara Hakan
bunları ya zıkkım ağı ile geri püskürtmüş, ya da otuzar, ellişer, doksan
beşerlik gruplar halinde nobelin dinamitleriyle öldürmüş. Bu arada daha şanslı
pireler varmış. Onlar da sultanın götünün kılları içinde birer kıl dibi bulup
yaşamışlar ve sultanın götünün kılı olmaktan çok mutlu olmuşlar. Bunu bilen
sultan, götünün kıllarını ne keser ne de koparırmış. Bir kıl düşse götünden
hüngür hüngür ağlarmış. Kıl kökü bulamayan pireler de, Düriye’nin kalayladığı
güğümlerden içip, yıkayıp pakladığı kazanlardan yerlermiş. Dam üstünde un
eleyen tombul memeli sultaniyegâhın unundan yapılan ekmekleri de, Allah payı
değil de, peygamber payıyla paylaşırlarmış. Payı paydasından büyük, zararı
faydasından çok bu yarının bir fazlası pireler de sanki yarın hiçbir şey
olmayacakmış gibi yaşarlarmış, ta ki, sultan ve avenelerinin foyaları ortaya
çıkana kadar.
Bazı pireler sultanın göt kılı olmaktan vaz geçmeyi akıllarından
geçirseler de, sultanın osuruyla baygınlık geçirir, kimileri de metan-ül
zıkkım-in hacet-in den ölürlermiş. Yavaş yavaş kan kaybeden sultan, pirelerin
yarısının bir fazlasının bu kadar kanını emeceğini önce fark etmez, sonrada
kansız olur çıkar. Bundan böylede adı kansız sultan olarak anılırmış.
Pirelerden bir tanesi de aslında kafasına sütlaç yağı süren yiğit bir pireymiş.
İki tane leblebi atarı ve 250 gr leblebisiyle kansız sultanın önünde canlı
kalkan olurmuş. Sürekli sultanı rahatsız eden anarşist pirelere beni ezmeden
kansız sultanıma dokunamaz deyip, işkembe-i Kübra’dan atar dururmuş.
Aylardan birinci teşrin yaşanırken, 1 son teşrin 1436 da
yaklaşmaktadır.
Neler mi oldu? onu da 1 son teşrin 1436 dan sonra olaylar gözlemleyip
1 birinci kanuni evvel 1436 da anlatacağım böylelikle bin bir gece masallarını
kıskandıracak tefrikalar da başlamış olacak.
Ömer L. Bakan
111020151722birinciteşrin
EZİLESİPİRELERİNORTALIĞASIÇTIĞI TORTULAR.
BÜYÜKLERE MASALLAR 2
Sultandan ses çıkmıyordu. Sözcüsü, sarayın
soytarısı ibn-ei bin velet Davit’ti. Saray balkonuna çıkması yasak olan Davit
kendi evinin Fransız balkonundan yarısından bir fazla pirelere şöyle
seslenmişti. Yarıdan bir fazla pirelerim. Saray şehrinde, yardım ettiğimiz
keneler tarafından Kara Hakan’ın depoladığı nobelin bombalarının patlatılma
sonucunda maalesef iki kene hakkın tarafını seçmiş, büyükleri tarafından söz verilen
cennet-ül şahane-i TOKİ’ler de ebedi emekliliklerini hak edip cenabı ali
katlarında hurilerle yaşamaya başlamışlardır. Yeni yaşamlarında bol hurili,
hurmalı, zemzem li bir yaşam kendilerne sultanımız niyaz ediyor. Yarıdan bir
eksik pirelerden fesat-ül bin beter cumhiriyetçi cemaat-ül felaket fırkasından
on bir pire, şark ve cenubu-şark diyarında haylice pire –ki bunların
elebaşlarından iki kişi- cehennem cihetinde yola çıkmışlardır. Geriye kalan ne
idüğü belirsizlerle birlikte doksan yedi pire telef olmuş, çok daha fazlası da
kafası gözü patlamış ibretlik olmuşlardır. Gazamızın mübarek olduğu bu günler
de sizler 1 Son Teşrin 1436 da ne yapacağınızı fevkaladenin fevkinde ne
yapacağınızı bilirsiniz pirelerim, cihetinde ağzından salyalar akarak
pirelerine seslenmiş, kaydırı kubbak eminenin ensenden tutarak içeriye
çekilmesine mani olamamıştır.
Yarıdan bir fazla pireler mırıldanmaya
başlamışsalar da, Kara Hakan tarafının akreplerince susturulmuş, demokrasi tam
anlamıyla işletilmiştir. Yarıdan bir fazla pirelerin bir kısmı sessiz ama
kafaları karışık, diğer bir kısmı da Allah Allah nidalarıyla kansız sultanın
sarayını tavaf etmeye gitmişlerdir. Bir de ne görsünler, yarıdan bir eksik
pirelerin dindarları sarayı tavaf etmekte ve şeytan taşlamak için sarayın suudi
veletleri seyyar satıcılarının sattığı yedi tanesi 27 dolardan aldıkları
taşları şeytana atmak üzere saf tutmaktalar. Önlerindeki kafası sütlaç yağlı
yiğit onlara sürekli leblebi atarıyla beyaz leblebi atmaktadır. Leblesi biten
kafası sütlaç yağlı yiğit, gerisin geri kaçarak sultanın götünün kıllarından
birini cihat için her şey mubahtır diyerek göt kıllarının dibindeki pirelerin
birinin kafasını ezerek, sultanın götündeki her hangir göt kılının dibine
sığınmıştır. Torbası yirmi yedi dolardan aldıkları yedi taşı şeytan diye
gördükleri sultana atmaya başlayan pireler, farazilerini bir nebze olsun yerine
getirmişler, şeytan taşlamaya 1 Son Teşrin 1436 ya kadar devam edeceklerini
söylemişlerdir. Önce sultanım denen, sonrasında kansız sultan diye çağrılan
sultan bundan böyle şeytan sultan diye anılacaktır.
Ömer L. Bakan
121020151722birinciteşrin
EZİLESİPİRELERİNORTALIĞASIÇTIĞITORTULAR.
BÜYÜKLERE MASALLAR 3
15 TİSRİN-ÜL EVVEL 1436
Şeytan sultan, şeytanmış, şeytanmış ama her ne kadar
şeytanın aklına gelmeyecek şeyler de yapsa da, kendinden muktedir iki iyi
şeytan daha varmış ülkesinde bunlardan biri tellal-ül muhabbet mavi kuş ile
tellal-ül sıfat-ı farika varmış. Bunlardan yıldığı kadar kimselerden yılmamış.
Bunları düşündükçe karnı şişmiş, karnı şiştikçe metan-ül zıkkım-in hacet-in def
ettiğinde bir de bakmış ki götünün kıllarının dibinde yaşayan yarıdan bir fazla
pirelerin büyük bölümü ölmekte. Hemen devşirme saray soytarısı David’i huzura
çağırmış. Buyurmuş ki, tez elden tellal-ül muhabbet mavi kuş ile tellal-ül
sıfat-ı farikayı durdurun. Buyruğu pekte anlamayan devşirme soytarı, bir Ayyar
ayını sonunda gezerlerken olay çıkartan yarıdan bir eksik pirelerin zamanında
yaptığı gibi, yapacak tellalları hapsedecek, Kara Hakan hemen devreye girip,
Davit sakın ha seslerini kökten kesersin. Ayaklarını bağla haber yaymakta geç
kalsınlar, demiş. Bunu muhaberat ve teşri-i selamet Nakibi saçları badem yağlı,
burnuyla üst dudağının arasına badem sıkışmış Bilgin Ferruya iletmiş, Nakipte
hemen tellalların ayağına zincirli ağırlık bağlamış. Ama ne fayda, yarıdan b ir eksik pireler yine
yapacağını yapmış farklı yollardan muhaberatı sağlamışlar. Buna çok kızan
sultan hüngür hüngürdek ağlasa da belli etmemiş, etmemiş ama bu durum onu içten
içe bitirmiş. Göt kılları dibinde yaşayan yarıdan bir fazla pirelerin en bi en
pireleri iyice kanını emmeye başlamış, dübüründe kan kalmayınca içerlere doğru
ilerleyip kalınca bağırsaklarını deşmeye başlamışlar. Götünden kan damlayan
sultan pek bi huzursuzmuş. Huzursuz olmasının haklılığını da çok çabuk anlamış.
Yarıdan bir eksik pireler arasında guruplaşma olup, sultana karşı
çıkanlar olsa da Osmaniye eşrafından Bahçeli Devletlu hem sraya yakın görünmüş
hem de saraya uzak. Pireli halkta bunu kedilere benzetmiş. Ne bu lan kedi gibi
hem bağrıyo hem de sikiyo demişler. Dersim eşrafından pire Kemal ile
cenubu-şark diyarından Selocan etrafında topladıkları pirelerle saraya karşı
çıksalar da, kaypak Bahçeli Devletlunun ne idüğü belirsiz hallerinden bir türlü
sarayı ele geçirememektedirler. Son şansları 1 Tısrin-essani 1436 dır. Buna son
teşrin de demektedirler.
Ömer L. Bakan
131020151736teşrün-üevvel
EZİLESİPİRELERİNORTALIĞASIÇTIĞITORTULAR.
BÜYÜKLERE MASALLAR 4
24 TİSRİN-ÜL EVVEL 1436
Bir varmış, bir varmış, bir varmış ama hiçbir şey yokmuş. Evvel zaman
içinde değil de hepsi bu zaman içerisindeymiş. Az zaman, uz zaman içerisinde
sarayın soytarısı devşirme David, sonradan adı davud olan soytarı-ül bin velet
haşmetli demiş ki “bu saray ülkesinde ne kadar abazan erkek varsa alayına karı
benden.” Bunu duyan ülkenin yarısından bir fazla abazanlar sarayın yolunu
tutmuşlar, sultanın kapısına dayanmışlar. Sultan bu abazan kalabalıktan çok
korkmuş. Aklından bin bir korkuyla uyuyamaz olmuş. En sevdiği kızı onu beşiğine
yatırıp sallamış, ninniler söylemiş…
Bu sırada soytarılıktan tenzil-i rütbe-i gazaba uğrayan Davud, bundan
böyle Pezevenk Davut olarak anılmış. Gel zaman git zaman kızının salladığı
beşikten kabuslarla uyanan sultan “tez bana soytarımı getirin” diye emir
buyurmuş. Taht huzuruna çıkarken Kara Hakan onu “Pezevenk geldi sultanım”
demiş. Buna çok içerleyen Pezevenk Davud “ulan deyyus kara Hakan şu 2 son
teşrin 1436 hele bir gelsin sorarım sana” demiş. Buna Kara Hakan pek bi keyifle
gülmüş. “hahayt yesinler seni Pezevenk Davud, sultanım yaşadıkça ben onun
götünün kılının dibinden ayrılmam” demiş. İçeriden bir ses gelmiş “susun ulan,
getir şu soytarıyı buraya” demiş. Pezevenk Davud’un dizleri titreye titreye
sultanın huzuruna çıkmış. Sultan, pezevenk Davud’un yüzüne öyle bir tükürmüş,
öyle bir tükürmüş ki, pezevenk boğuldu boğulacak. Kara Hakan derhal en
çabuğundan bir AM BULAN S çağırmış. Am bulan s’a bindirilen Davud’a derhal
şifa-ül ab vermiş, ağzına da nefes-i ferah üflemişler, ama yüzündeki yem yeşil
balgamı asla alamamışlar. Am bulan s’nin peşine takılan yarının bir fazlası
abazanlar “karı isterük karı” diye bağıra bağıra Pezevenk Davud’la beraber
şifahanenin iveddin-in şifa kapısına dayanmışlar. Bostancı başı Eflaklı
bostancı başı Alâ Efe derhal emir buyurmuş “sıkın üzerlerine zıkkım-ül gaz-abı
ağı” demiş, abazan göt pirelerinin çoğu telef olmuşlar da öylece pezevenk Davud
iveddin-in şifa kapısından giriş yapmış. Yapmış ama yüzündeki yeşil balgamı bir
türlü alamamışlar. Meğerse yarıdan bir eksik pirelerin temennisiymiş bu: yüce
yaradan yarıdan bir eksik pirelerin temennisini yerine getirmiş. Şifahaneden
taburcu olan Pezevek Davud tekrar sultanın huzuruna çıkarılmış. Pezevenk
Davudun yüzünde git gide kararan yeşil balgamı görünce “ulan soytarı pezevenk,
tencere dibin kara senin götün benden kara” diyerek katılırcasına gülmeye
başlamış. Yıllar, yıllar geçmiş sultan hala katılırcasına gülüyormuş.
Ömer L.Bakan
241015 teşrün-ül evvel
25 TİSRİN-ÜL EVVEL 1436
Bir varmış, bir varmış, bir varmış.
Bir yokmuş, hiç yokmuş çünkü hep varmış.
Evvel zaman içinde de, bu zaman içinde de, kalbur saman içindeymiş de,
orada ne işi varmış. Devenin tellal olduğu, pirenin halktan sayıldığı bu zaman
içinde, az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim. Ben babamın beşiğini tıngır
mıngır sallar iken, manda yuva yapmaz mı en olmadık yere, ne işi var orada
anlaşılmaz. Yavrusunu da sinek kapmışmış, hani biz de yedik. Yemedik de sultan
bu, sözünden çıkılmaz, benim yavru gitti ama gelecek dediyse de, masal bu ya
yemiş göründük, sultanın ülkesindeki biz pireler.
Emir buyurmuş sultan, “git konstantinapolis de” halkı kandır, diye.
Bunu üzerine alınan saray soytarısı pezevenk Davud, besmele çekerek işkembe-i
kübradan atmaya başlamış. Yalanın, dolanın bini bir para. Vaatler yağma
Hasan’ın böreği; dedikleri aklı başında pirelere abdest bozduran cinsinden.
“Yahu arkadaş atma bu kadar hepimiz din gardaşıyız” diyecek olmuş yarıdan bir
eksik pirelerden içeri sızan biri, sen misin diyen, tez emir gelmiş bostancı
başı ala efeden, “tez yakalana, başı vurula” diye. Yakalanan gomonist deist
pire “hadi len” demiş. Sen misin deyen, vur Allah vur, vur Allah vur… gomonist
deist pire, nuh demiş de, peygamber dememiş. Doğru çıkarmışlar kadının
huzuruna. Anlatmışlar suçunu, kadı kılıçlıdarbaşı hz. Haşim-in bin yezid hemen
emir buyurmuş, “tezden üç parmak kalınlığında, yarım arşın boyunda çeliğin bir
ucu kor ateş yapıla, soğuk tarafı deyyusun götüne sokula” demiş. Sazan ala efe
hemen atılmış “kılıçdarbaşım, neden sıcak tarafını götüne sokmuyoruz” diye
sormuş? “manyak mısın lan ala efe sıcak
tarafını sokalım da, soğuk tarafından çekip çıkartsın mı?” vermiş odunu efeye.
Ala Efe kurnaz tabi “o zaman bizim elimiz yanar, nasıl sokarız” demiş kurnaz
efe. Düşünmüşler taşınmışlar işi çözememişler, sıcağını soksalar, gomonist
deist pire çekip çıkartacak, soğunu soksalar, sokanın eli birinci derece yanık
olacak. Eh defteri kebir-ül kanuniye de de, suçun karşılığı başka ceza yok.
Cezayı ertelemek zorunda kalmışlar. Bir daha suç işlerse bizim gomonist deist
pire ne yapıp ne edip hem götüne demiri sokacaklar hem de işlediği suçun
cezasını ayryeten verecekler. Böylelikle bizim gomnist deist pirenin göt
kurtulmuş, 24 TİSRİN-ÜL EVVEL 1441 e kadar cezası ertelenmiş. Böylece gomonist
deist pire şimdilik cezadan kurtulmuş ama kaşıntısıda hiç geçmemiş. Durmada
gidişip dururmuş gomonist deist pire. Sultan Allah islah etsin dediyse de onun
duaları hiç kabul olmazmış. Gomonist deist pire böylelikle hiç islah olmamış.
Ömer L.Bakan
241015 teşrün-ül evvel
BÜYÜKLERE MASALLAR 6
25 TİSRİN-ÜL EVVEL 1436
Bir varmış, bir varmış, bir varmış.
Bir yokmuş, hiç yokmuş çünkü hep varmış.
Evvel zaman içinde de, bu zaman içinde de, kalbur saman içindeymiş de,
orada ne işi varmış. Devenin tellal olduğu, pirenin halktan sayıldığı bu zaman
içinde, az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim. Ben babamın beşiğini tıngır
mıngır sallar iken, manda yuva yapmaz mı en olmadık yere, ne işi var orada
anlaşılmaz. Yavrusunu da sinek kapmışmış, hani biz de yedik. Yemedik de sultan
bu, sözünden çıkılmaz, benim yavru gitti ama gelecek dediyse de, masal bu ya
yemiş göründük, sultanın ülkesindeki biz pireler.
Beş yüz elliler meclisinin kararıyla ülkenin başına geçen, Güllü oğlu
Abdullah efendi mahdumları, yarıdan bir fazla pirelerin desteğiyle gelen
Sultanı hayli kıskanmaya başlamış. Oysa onlar tencere kapak misali göttaş olup
beraber oynarlarmış beş yüz elliler meclisinin bahçesine. Birinin ak dediğine
diğeri asla kara demez, her yolun mübah olduğu bu ülke de cihad için
yapamayacakları halt kalmamış. Bu iki sultanın karıları da pek bi anlaşır
görünseler de, hem birbirlerinin arkasından, hem de sultanlarının arkasından
kuyular kazar, lağamcı yarıdan bir fazla pirelerden yardım alırlarmış. Hal
böyle iken yarıdan bir fazla pirelerin seçtiği sultan eyiden eyiye gemi azıya
almış ülke de yemediği halt kalmamış. Bu esnada da sultanın şehzadeleri pek bi
eyi geçinir gözükseler de, ailenin idaresini sultanlıkta tevhidi tedrisat
göremeyip de baş belası cennet ülke abd-ı marazda tecridi tedrisatını
tamamlayan sultan kız yapar, baba sultan da yiyeceği her haltı bu çok sevdiği
sultan kızından sorarmış. Sultan ve zevcesi ve şehzadeleri ve de sultan kızları
al takke ver külah geçinir giderlerken bu duruma Güllü Oğlu Abdullah Efendi pek
bi içerler, kıskanıp durup dururmuş. Zevcesinin de gazıyla beraber 25 TİSRİN-ÜL
EVVEL 1436 vakit ikindiden sonra akşama yakın bir vakitte ağzındaki baklayı
çıkarmış, “Bu pislik temizlenmez” demez mi. Bak sen şu Allahlın işine, tencere
götün kara, senin ki benden kara sabık sultanla, vakit bu vakit sultan
arasındaki doğacak husumete çanak tutmuş ki aman efendim ne tutmuş. Tüm
sultanlık yarın bunlar birbirlerine ne halt edecek merakıyla yatsıyı ifa
etmişler. Yarıdan bir fazla pireler bu işten iyice pirelenmişlerse de, yarıdan
bir eksik pireler, gayet rahat, huzurlu, mutlu, bahtiyar bir şekilde yatmadan
önce, “yesinler birbirlerini de, ne bok yerlerse yesinler” demiş, bi’güzel
uyumuşlar. Bu arada sultanın verdiklerine na-kafiî velakin kabuldür diyen göt
kılı pireleri, kıl köklerinden yavaş yavaş firarı bu diyara gelmeye
başlamışlar. İstemezük, istemezük nidaları da hafiften sarayın pencerelerinden
içeriye girmeye başlamış. Sultanın karısı baş tacı sultan da “ne edücük, ne
edücük” diye dillenmeye başlamış, baş şehzade donanmacı başı kaputan deryayı
nasip sultan da “kaçucük, kaçucük, hemen kaçucük” deyip bir ara ortadan
kaybolmuş. Ama nereye kaybolmuş, o da 26 TİSRİN-ÜL EVVEL 1436 yatsıdan önce
açıklanacak. Bu arada pireler berberliğe devam etmekte, çocuklar analarının
beşiğini tıngır mıngır sallamakta ve sarayın sinekleri de söğüt dalında yuva
yapan mandanın yavrusunu kaçırmakta…,
Ömer L. Bakan
25 TİSRİN-ÜL EVVEL 1436
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder