30 Haziran 2017 Cuma

REPLİKLER: PRENSESİN UYKUSU




İnatçısın, hem de çok küçüksün. İnatçılık bir oyun şimdi sana, biliyorum; ama hiç vazgeçmeyeceğim seni beklemekten. Sana inanmaktan, hayal kurmaktan vazgeçmeyeceğim. Ben de inatçıyım çünkü. Hadi bakalım iki keçi olduk şimdi; hangimiz geçecek köprüden, hangimiz aşağıya düşecek ya da? Yapma! Gel aç gözünü. Yoo, ikimize de yeter anlasana. Kime bu küslük, sen mi yüklendin dünyanın bütün acısını? Haksızlık bu! Yapılacak çok şey varken niye bu yorgunluk? Daha sevdiğim ağaçları anlatacağım sana… Bir gün ellerimizle dokunacağız gövdelerine. Yıllar yıllar geçti üstünden ya, hâlâ dimdik durmanın nasıl bir şey olduğunu soracağız onlara. Kulaklarımızı dayayıp gövdelerine, özsularını dinleyeceğiz bir gün. “İşte!” diyeceğiz, “Yaşamak bunun adı.” Denizler altındaki canavar kaptan, Nemo’ya yenilecek ve kitap mutlu sonla bitecek. Hislerimi yazı ile anlatmakta daha iyiyim galiba, belki bir gün mektup yazarım eski usul.
Bir deniz kıyısında oturacağız bir gün; hiçbir şey yapmadan, öylesine telaşsız. Biz bunu hak ettik, değil mi? Denize bakacağız, yüzümüzü güneşe vereceğiz; “Bu yaşamdı!” diyeceğiz eve dönerken. Oradaydık, yaşadık, biz vardık…  Elimizi denize koyup, bu şöleni kutlayacağız. Bizim tuzumuz onunkine karışacak. Ama izin vereceğiz bir imza atmak, bir kanıt bırakmak için, öyle değil mi? Tıpkı sevdiğimiz ağaçlar gibi, inadına dimdik duracağız. Bir sen mi kaldın ufacık boyunla bütün masalları haksız çıkaracak. Bu ne cüret hanımefend

25 Haziran 2017 Pazar

YALNIZLIĞIN CAN SIKMAYAN HALLERİ…




Sabah uyandığımda gün henüz aydınlanmamış. Doğu tarafında küçük bir ışıltı gökyüzünde degrade bir laciverte bürünüyor. Kuşlar uyanmış ötüşüyorlar, cıvıl-cıvıl ortalık. Onlar birbirleriyle konuşurken, benim konuşabileceğim kimse henüz yok…
Evimin etrafındaki komşularda küçük hareketlenmeler başlamış. Köyde bayram da olsa, seyran da olsa sorumlulukların vardır. Önce sahip olduğun diğer canlı varlıklara bakacaksın. Kedilerin maması verildi, köpeğin önüne su ve yiyebileceği bir şeyler bırakıldı. Ördeklerin kapısı açıldı koşturarak havuzlarına doğru koştular. Tavukların suyu tazelendi, yemleri kaplarına konuldu. Bugün ilk defa kümesin kapısı açık bıraktım, etrafı tanımaya çalışıyorlar. Bu arada önlerine çıkan börtü-böcek ne varsa toplamaya başladılar bile. İçlerinden bir tanesi henüz güneş çıkmadan yumurtluyor, diğerleri öğlenden sonra yumurtlayacaklar. Yumurtayı sıcak-sıcak altında alıp kırıyorum, akını biraz akıtıp kalanını yutuyorum. Bunu huy edindim. Bıldırcınım diğer kuşlarla karşılıklı ötüşmeye başladı bile. Etrafta pastoral bir senfoni çalıyor sanki.
Evin önünden komşular geçmeye başladılar bile. İstikametleri cami, bayram namazı kılacaklar. Kiminin elinde bayramlık kıyafetleri ile çocukları, kiminin elinde torunları. Torunu olanlar başka bir sevinç içindeler; “torun sevgisi başka olmalı” diye düşünüyorum. Sahip olduğum diğer canlılarıma baktıktan sonra sıra bana geldi. Önce şeker ölçümü; gayet iyi 104. Sonra aç karnına içilecek ilaçlar ve sonrasında da sabah kahvesi, yanında bitter çikolata. Huzurlu olmaya çalışıyorum ama içimde küçük de olsa kıpırdanan huzursuzluk var: yalnız olma hali beni bayram sabahlarında hep hüzünlendirmiştir. Buralarda kendimi yalnız ve birçok sevdiğimden uzakta, annemden, çocuklarımdan ayrı… Yağmurda ıslanmış terk edilmiş kedi yavrusu gibiyim. Onun gibi titriyorum.
Güneş, yüzünü göstermeden önce gökyüzünü turuncuya boyamaya başlamış bile. Belli ki Orhan Veli herkesten önce kalkmış, yırtılan gökyüzünün yırtıklarını tamir etmiş, kimini yamamış, mavi boyası elinde gökyüzünü boyamaya başlamış bile. Gökyüzünü boyamak isteyenler yine geç kalmışlar. İşte böyle bir sabahın şahidiyim. Dakikalar geçtikçe hava ısınmaya başlıyor. Bostanı kontrol ediyorum, her şey güzel görünüyor ama yabani otlar büyümeye başlamışlar bile. Belli ki yarın çapa yapılacak. Eve dönüyorum, ortalık hala sessiz. Şu anda saat 10.46 ve hala uyuyorlar. Sıkıldım artık, inat ettim ne kadar sıkılsam da onları uyandırmayacağım; bakalım ne zaman kalkacaklar.
En iyisi bahçeye çıkıp, gölge bir yerde bir şeyler okumalı, en iyisi bu…

Günaydın… 
İyi bayramlar 

Ömer L. Bakan 
250620171450